Sunday, March 2, 2014

Türkiye’nin dinleme skandalları

 
Soner Yalçın
2 Mart 2014
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, milletvekili telefonlarının dinlenmesi konusunda suç duyurusunda bulundu. Başbakan Erdoğan’ın evinden-makamından çıkan böcek soruşturmasında sona gelindi. Ve üç yılda 2 bin 280 kişinin gizlice dinlendiği ortaya çıktı. Peki Türkiye’de ilk böcek hangi başbakanın yatak odasında çıktı? Hangi parti liderinin telefonu MİT üzerine kayıtlıydı? İlk dinlemeler kimin garajında nasıl yapıldı? “Telefoncu Ayten” kimdi? “9 Numaralı Dosya”da neler vardı?..
Kurtuluş Savaşı’nın istihbarat müdürü şair-yazar Hamdullah Suphi Tanrıöver idi. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk istihbarat teşkilatı, Alman Genelkurmay istihbarat servisi eski Başkanı Albay Wolther Nicolai’ye 100 bin lira karşılığında kurduruldu.
Milli Emniyet Hizmetleri (MAH) 6 Ocak 1926’da kuruldu. Yeri, İstanbul Valiliği içindeki mektupçu ofisinin yanındaki odaydı. Bütün teşkilat o odadaydı.
Sadece iki bölümü vardı; Espiyonaj (istihbarat) ve karşı espiyonaj.
Henüz dinleme için teknik servis yoktu.
Peki dinlemeyi nasıl yapıyorlardı?
Dairenin tavanında burguyla minik bir delik açıyor ve kiraladıkları üst kattan kulaklarıyla dinliyorlardı!
Sonra bu yöntemi geliştirdiler; İkinci Dünya Savaşı’nda, “elmas” adı verilen dinleyici koymaya ve bunun sinyallerini “Neptün” adını verdikleri kiralık ofisten dinlemeye başladılar.
Savaştan sonra dinleme servisi kuruldu.
Yıl: 1948 idi…
Ankara’daki “Teknik Servis Bölümü” Kavaklıdere’de iki katlı binada oluşturuldu. Birinci katındaki iki odasında elektronik tamir ve imalat yapılıyordu. Diğer odalarda idari büro ve asker koğuşu vardı. Üst katında ise servisin asker yöneticilerin lojmanında aileler yaşıyordu.
Binanın kapalı garajı ise ilk dinlemelerin yapıldığı yerdi!
Tüm dinleme cihazlarını ABD verdi. Ve zaten personeli arasında -nasıl dinleme yapılacağını öğreten- iki Amerikalı subay vardı!
Tüm çalışanlar sivil giyimliydi.
Birkaç yıl sonra Demokrat Parti hükümeti döneminde Kavaklıdere’deki daha büyük binaya geçtiler.
Bu dönem aynı zamanda, Kurtuluş Savaşı’na katılmış askerlerin MAH başkanlığı gibi görevlerinden alınma sürecinin başlangıcıydı.
Artık istihbarat koltuklarında NATO‘da görev yapmış subaylar ve siviller vardı.
Ve; ince tellere ses kaydı yapan büyük makaralı teyplerle, politikacı dinlemeleri de o tarihte başladı.
Başbakan Adnan Menderes de istihbarata meraklıydı. Özellikle CHP’lileri dinlettirdi. Dinletmekle kalmadı, CHP lideri İsmet İnönü‘yü adım adım takip ettirdi. İnönü bir taksiye binse, şoförün hemen “İnönü ne konuştu” diye ifadesi alındı.
Başbakan Menderes kendi DP’li milletvekillerini de dinletip, “Bizim aleyhimize konuşma” diye ihtar etti! Sadece CHP’liler değil DP’liler de telefonda konuşmaktan çekindi.
Menderes herkesin telefonunu dinlemek istiyordu ama olanaklar buna izin vermiyordu. Çünkü, MAH’ın teknolojik yeterliliği sadece günde 8 telefonu dinlemeye yetiyordu.
Ayrıca kesin dinlenilmesi gereken çevreler vardı; solcular gibi!
9 numaralı dosya
Türk istihbaratının en büyük hedefi solculardı; yurt dışından yayın yapan “Bizim Radyo”nun yayınlarını ülkenin çeşitli yerlerine istasyonlar kurarak engellemeye çalıştı. Pek başarılı olamadı.
27 Mayıs 1960 müdahalesi
olunca, MAH Teknik Servis elemanları Mazhar (Eymür) Bey ve yardımcısı Necdet Bey, binanın üst katındaki “özel dinleme” bölümündeki CHP’lilere ait kayıtları yok ettiler.
Ancak bu temizleme gözaltına alınmalarına engel olmadı.
(Zaman gelecek oğlu Mehmet Eymür, MİT’te çalışacak; ve MİT Müsteşarı Hayri Ündül’ü bile dinleyecekti!)
CHP Genel Merkezi’nin telefon dinleme tutanakları Yassıada Mahkemesi’nin “9 numaralı” dosyasında yer aldı.
Bu mahkemede neler ortaya çıkmadı ki:
Yurtdışı istihbaratını Amerikalılardan/CIA’den alıyorlardı. Yurtdışındaki tek faaliyetleri, Türk büyükelçilerine yerleştirilen böcekleri bulmaktı!
Keza, yurt dışına gönderilen Türk istihbaratçılar CIA adına çalışıyordu. Örneğin 1950’li yıllarda Batum’da çalışan Türk istihbaratçıların hepsi CIA adına görev yapmıştı!
Tüm bunlar bir dönem MAH Başkanlığı yapan Ahmet Salih Korur’un Yassıada Mahkemeleri’nde verdiği ifadeyle ortaya çıktı.
Acıdır, aynı duruşmalarda MAH’a aylık olarak; ABD’nin 100 bin, İngilizler’in 30 bin, Fransızlar’ın 7 bin ve İtalyanlar’ın 4 bin lira verdiği belgelendi.
Başbakan Menderes mahkemede öğrendi ki, Amerikalılar’ın maaş verdiği MAH mensupları kendisini de dinlemişti.
“Telefoncu Ayten”
Başbakan Menderes’i dinleyen başkaları da vardı: “Telefoncu Ayten”!
İzmir şehirlerarası telefon memuresi Ayten Aktuna, Yassıada’daki duruşmalarda büyük rahatlık içinde Başbakan Menderes’in telefon konuşmalarını anlattı. Örneğin Menderes’in İzmir’deki “Demokrat İzmir” gazetesinin yakılmasıyla ilgili nasıl yönlendirici olduğunu söyledi.
Sadece siyasal olayları anlatmadı; Menderes’in özel hayatından da bahsetti.
O günlerde de aynı bugün olduğu gibi, Ayten Aktuna’nın anlattığı özel konuşmalar gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandı.
Adı, “Telefoncu Ayten” oldu!
Herkesin merak ettiğini mahkeme başkanı da sordu; “Kızım sen bu kadar bilgiyi nereden biliyorsun?”
PTT memuresi Ayten yanıtladı:
“Efendim, mühim konuşmaları kesilmemesi için dinleriz. Çünkü bir başkası araya girebilir. Hat kesilebilir. Konuşma aksarsa bizden şikayetçi olurlar; bu nedenle dinleriz.”
Gerekçe doğru muydu, bilinmez. “Telefoncu Ayten” için çok iddialar yazıldı çizildi. Sonra unutuldu gitti.
Herkesi dinlemeye meraklı Menderes’in duruşmalarda bir marifeti daha ortaya çıktı: Cezaevine attırdığı kimi gazetecilerin eşlerine yazdığı mektupları okuyup alıkoyuyordu. Mektuplar Başbakanlık’taki özel kasasından çıktı.
Menderes herkesi dinler de, askerler dinlemez mi?
Yassıada’da DP’lilerin kaldığı tüm koğuşlarda dinleyici cihazları vardı. Fakat…
Bir süre sonra kadınlar koğuşundan konuşma sesi gelmemeye başladı. Askerler dinleme cihazlarının bozulduğunu sandılar. Oysa kadınlar birbirleriyle kavga etmişlerdi ve birbirleriyle konuşmuyordu!
Türkiye’de dinleme skandalları yazmakla bitmez: 12 Mart 1971 darbesi öncesi solcuları takip eden MİT mensubu Mahir Kaynak karnına bantladığı teyple tam 61 bant doldurdu! Bant doldukça tuvalete gidip değiştiriyordu…
Ecevit’in telefonu
Dinleme skandallarının en tirajıkomik olanı Bülent Ecevit‘in başına geldi.
CHP Genel Başkanı Bülent
Ecevit’in Meclis’teki odasının telefon numarası 189524 idi.
Bir gün telefon çaldı; grup katibi açtı.
Arayan PTT görevlisiydi: “Telefonunuzun borcunu ödemezseniz kesmek zorunda kalacağız.”
Grup katibi, “Bize ihbarname gelmedi” dedi.
PTT görevlisi, “İhbarnameye gerek yok orası MİT değil mi” deyince gazetelere günlerce konu olacak malzeme çıktı. Tarih: 13 Aralık 1973’tü.
Ecevit Genel Başkan olduktan sonra 22 Haziran 1972’de masasına bu telefon konulmuştu. O kargaşalık günlerinde kimsenin aklına “Bu telefon da nedir?” sorusu gelmemişti.
Telefon MİT’e aitti! O güne kadar 3 bin 607 liralık fatura ödemişlerdi.
Ecevit, “Özgür İnsan” dergisinde “Bantlı Dünya Teorisi” adlı makalesinde, “gizli saklısı olmayan siyasi liderlerin dinlenmesinde sakınca yoktur” diye yazınca, bu Türkiye tarihinin en ilginç dinleme skandalı unutuldu gitti.
Özal’ın yatak odası
İlk böcek ise Turgut Özal’ın Başbakan olduğu 1984’te, Başbakanlık Konutu’ndaki yatak odasında çıktı. Hemen konutta arama yapıldı; kimi saksının içinde kimi tablonun kenarında toplam beş böcek bulundu.
Başbakan Özal, Ecevit gibi tavır gösterdi; böcekleri söktürmedi, gizlisi saklısı yoktu; dinleyebilirlerdi!
Özal kurnazdı; bir daha böceklerin bulunduğu odalarda ve salonda önemli telefon görüşmesi yapmadı.
Kuşkusuz teknolojiye meraklı Özal, sonraki yıllarda dinlemelere merak sardı; yurt dışından getirdiği cihazlarla milletvekillerini dinledi.
Aslında bugün yaşadığımız dinleme skandallarının sebebi de Özal oldu:
16 Haziran 1985’te Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası’na eklediği 7’nci maddeyle, polis istihbaratını MİT gölgesinden çıkardı. Özal’ın takıntısı MİT’in sivilleştirilmesiydi; yapamayınca polis istihbaratını güçlendirdi.
Bugün ise Erdoğan, Cemaatçi polisler nedeniyle istihbaratı MİT gölgesine sokmaya çalışıyor.
Aslında…
Tek istekleri kendi istihbarat birimlerini kurup istedikleri gibi kullanmak; diğeri laf-ı güzaf…
Not: İstihbarat tarihine meraklı olanlar Doğan Yurdakul ile birlikte yazdığımız “Bay Pipo” kitabına bakabilir.

İstihbaratın “güvenilmez fahişesi”
Tarihte en iyi istihbarata sahip üç kurum kabul edilir:
1. İngiliz İmparatorluğu…
2. Katolik Kilisesi…
3. İsviçre Bankaları…
Erdoğan’ın paraları nedeniyle bugünlerde pek adı geçen İsviçre bankalarına şaşırdınız mı? Şaşırmayınız.
Portekiz’de harp akademisi giriş sınavlarında şu soruyu sormak adettendi: “Bayrak mı ticareti izler; ticaret mi bayrağı?”
Roma Ordusu’nun “Frumentarii” adında özel istihbarat subayları vardı ve bu subayların asli görevi en uygun fiyatlı tahılı bulup almaktı.
Avrupa’nın ilk ticari süper gücü olan Venedik’in başarılı olmasında iki temel unsur vardı: Ticaret hırsı ve eşi benzeri görülmeyen bir ekonomik istihbarat toplama organizasyonu!
Venedik’in en önemli ekonomik kozu, Osmanlı’yla ticaret tekelini elinde bulundurmasıydı. Bu ilişki sayesinde Osmanlı “dış istihbaratını” Venedik’e verdi.
Denir ki, Türkler’in Avrupa’da uzun süre elçilikler kurmamaları ve istihbarat toplamakla fazla uğraşmamalarının sebebi, Venedik’ten “istihbarat yardımı” satın almasıdır.
Venedik aslında edindiği istihbaratı isteyene satıyordu. Bu nedenle “güvenilmez fahişe” olarak adlandırıldı.
Osmanlı Devleti’nin kurduğu ilk istihbarat örgütünün adı, “Martolos” idi. Elemanları yabancı dil bilen Yahudiler ve Hıristiyanlardı.
Kurumsal anlamda Osmanlı istihbarat örgütü, İngiliz Büyükelçisi Stratfort Canning‘in çabalarıyla kuruldu! Canning, gizli bir haber alma teşkilatı kurulması için Sadrazam Mustafa Reşid Paşa‘yı ikna etti.
Canning‘in, istihbarat şefi de hazırdı; Civinis Efendi!
Rum Civinis Efendi, Ege’nin güzel adası Mikonos’luydu. Yıllarca St. Peterburg’da yaşadı; sarayda Çariçe’nin özel hizmetçilerinden biri olmayı becerdi. Sarayda görevli bir subayın kızıyla evlendi. Fakat, “şeytana uyup” Çariçe’nin mücevherlerini alarak Rusya’dan kaçtı.
Sonra Anadolu’da görüldü; üzerinde imam kıyafeti vardı! Cami cami dolaşıp vaaz veriyordu.
Civinis Efendi daha sonra, Ege Denizi’nde yatıyla gezen zengin bir İtalyan rolünde ortaya çıktı. Adı, “Comte de Riveroso” idi!
Rum asıllı, Fransızca-İngilizce-Rusça konuşan, kibar-zarif Civinis Efendi herkesin ilgisini çekti.
Canning‘in takdimiyle Sadrazam Mustafa Reşid Paşa ile tanıştı. Hemen “miralay (albay)” yapıldı ve “Osmanlı istihbarat örgütünün” başına geçti.
Kısa zamanda kurduğu ekibine tanınmış tüccarların, paşaların özel hayatlarını izlettirmek oldu; toplattığı dedikoduları rapor haline getirdi. Evet, tek ilgilendiği mahrem hayatlardı.
Kuşkusuz tüm bunlar bir İngiliz entrikasıydı.
Osmanlı sonunda dayanamadı, istihbarat birimini lağvetti. Hayır, dönen dolapları anladığından değil; raporlarda ortaya çıkan mahrem hayatlardan rahatsız olduğu için kapattı.
Yine eski yöntemine döndü; kendi muhbirleriyle yetindi…
1863‘te istihbarat teşkilatı bir kez daha kuruldu. Başına bu kez Ermeni iş çevrelerinin baskısıyla “Baron C” getirildi. Yeni şef, hazırladığı raporu, hem Osmanlı‘ya, hem de el altından Viyana‘ya verdiği ortaya çıkınca kovuldu…
1880’de II. Abdulhamit, Osmanlı’nın ilk organize istihbarat örgütü, “Yıldız İstihbarat Teşkilatı”nı kurdu. Bu istihbarat birimi devlete değil sadece II. Abdulhamit’e hizmet verdi.
Bugün Türkiye’nin gündeminde olan telefon dinlemelerini, II. Abdulhamit o günlerde kökten çözdü:
1881’de ilk telefon hattı; İstanbul Soğukçeşme’deki Telgraf İdaresi ile Yeni Camii Postanesi arasına; ikincisi ise Posta Telgraf Nazırı ile
Telgraf Fabrikası Müdürü arasına çekildi.
II. Abdulhamit, ihtilalciler telefonla haberleşebilir diye telefonu yasakladı.
Osmanlı’nın, özellikle dışa dönük milli istihbarat örgütü 17 Kasım 1913’te “Teşkilatı Mahsusa”nın kurulmasıyla gerçekleşti. Said-i Nursi’den Mehmet Akif Ersoy’a kadar yakın tarihimizin birçok siması Teşkilatı Mahsusa’da çalıştı.
Bu teşkilatın elemanları ulusal Kurtuluş Savaşı’nda da görev yaptı. Felah Grubu içindeki Hat Başçavuş Hacı Mümtaz gibi yurtseverler Anadoluhisarı’nda “Telsiz Dinleme Merkezi” kurdu; işgal ordularının telsizlerini dinleyip Ankara’ya bildirdiler.
Tarih gösteriyor ki, istihbarat ne zaman milli bir kimliğe bürünürse ülke için görev yapıyor. Diğer türlüsünde yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı oluyor.