Sunday, March 16, 2014

Devletin devamlılığı...


Sezgin, 19 yıl önce vurulduğunda 16 yaşındaydı, Berkin 14... Bu iki çocuk ekmek kadar temiz ve su gibi aydı. Ama kibir ve zulüm imparatorluğunun bekası için katledildiler. Siyasetçiler, meydanlarda hukuk devleti teranesi ile bağırırken bir kere bile başsağlığı dilemedi


Devletin devamlılığı...

Okuyucu Modunu Aç Yazıyı Büyüt:

EFKAN BOLAÇ
“Sizde çocuk olmuştunuz bir zaman
Çocuklara kıymayın efendiler”
    Nazım Hikmet

Devlette devamlılık esastır. Evet, bu doğru bir tanımlamadır. Yıllardır devlet kendisinden saymadıklarını katletmekte ve bu katliamlarını meşru müdafaa veya orantılı güç kullanımı adıyla cezasızlık koruması içerisine almaktadır.
Ölenlere baktığımızda bazıları daha bebek, bazıları daha çocuk ama devlet için aralarında hiç fark yok.
Küçükarmutlu’da 7 yaşında panzerin ezdiği Sevcan, 10 aylık bebeğin balkonda ana kucağında öldürülmesi, panzerin ezdiği insanlar için “Elinde bomba vardı” denilmesi hepsi belli bir geleneğin devam ettiğinin göstergesi.
1995 Mart ayı idi. Devlet yeni bir katliamın kapısını aralıyor ve Gazi Mahallesi’ne girerek kahvehaneleri, pastaneyi tarıyor, 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın yakıcılığı hala ortada iken yeniden böyle bir girişimin olması bölgede yaşayan insanların can güvenliğinin tehdit altında olduğunu gösteriyordu. Gazi Mahallesi sakinleri durumu anlamaya çalışıyor ve halkın güvenliğini tehdit eden devlete karşı kendini korumaya çalışıyordu. Okula gidecek çocuklar okula gidememiş ve sabaha kadar ne olacağının korkusuyla aileler evlerinde uykusuz saatler geçirmişti. Mahmut ve Sabahat Engin’in evlerinde de benzeri bir durum vardı. Çocuklarını korumaya çalışıyorlardı. Sezgin evden çıkmak istedi, annesi izin vermedi. Dışarısı Sezgin için güvenli değildi. Sezgin annesine gazete alacağım döneceğim dedi. Ama Sezgin dönmedi. Arkadaşları annesini aradı ve Sezgin’in vurulduğunu söyledi. Sezgin vurulduğunda henüz 16 yaşındaydı.
Gazi Katliamı’nın olduğu o anlarda ve sonrasında sık sık Sezgin’in evine gittim. Annesinin yemeğini yedim, nasihatlerini dinledim. Belki beni Sezgin’in yerine koydu arada bir “Dikkat et” der, uyarırdı. Gözlerinin önünde gözaltına alındığımda beni sahiplendiğini ve artık herkesi korumaya çalıştığını anlamıştım.
Tam 19 yıl sonra bir başka çocuk, ekmek almaya giden Berkin evine dönemedi. 269 gün direndi 15 yaşına hastanede girdi, tam üç mevsim geçti uyanmadı. 15 yaşında 16 kiloya kadar düştü. Vicdanlar tutuldu. Emri ben verdim diyen AKP lideri bir kez olsun geçmiş olsun demedi. Tıpkı Metin Lokumcu’nun öldürülmesi olayında olduğu gibi.
Gezi süreci başladığında sokaklarda çatışmalar yer yer sürüyordu. Baro’da gözaltılarla ilgili ne yapacağımız konularını konuşurken belli belirsiz hatırladığım iki çocuk geldi içeri. TOMA’dan sıkılan tazyikli suyla ıslanmışlar ve derileri fena halde yanmıştı konu ile ilgili tutanak tutuldu ve çocuklar evlerine gönderildi. O arada dışarıda gaz atılması sebebiyle baroya sığınan birkaç çocuk daha vardı. Çocuklar ne olduğunu anlamak için bilgisayara bakıyorlardı. Berkin’i uyutan gaz fişeği yuvasından çıktıktan sonra bu çocuklardan birinin Berkin olabileceğini söyledi arkadaşlarım. Bilemiyorum hayal meyal hatırladığım o çocuk belki de Berkin’di. Ama o direngen çocuk üç mevsim direnişini sürdürdükten sonra artık pes etti.
Bir ülkenin rejimini merak edenler ölüm nedenlerine bakmalıdırlar diye bir söz vardır. Bizim ülkemizde analar babalar çocuklarını gömüyor. Bu, rejimin ne olduğunu daha net anlatır belki.
Bu iki çocuk ekmek kadar temiz ve su gibi aydı. Ama kibir ve zulüm imparatorluğunun bekası için katledildiler. Hukuk devleti teranesi ile meydanlarda bas bas bağırırlarken bir kere bile başsağlığı dilemediler. Gazi zamanı kibrin temsilcisi Çiller; 22 kişi öldükten sonra “devlet sağduyulu hareket etmiştir” derken günümüz temsilcileri ise “nekrofili” lafları ile hakaretler yağdırmaktan çekinmiyorlar.
Bakın beyler size iki çift lafımız var: bizim temiz çocuklarımızın adlarını kirli ağızlarınıza almayın. Neruda’nın dediği gibi “Değil mi ki kırdınız bu fidanları, değil mi ki ağlattınız bu anaları, bitti bitti artık her şey bitti. Onlar için her şey bitti…”
Sizin için de her şey bitti…