Thursday, March 7, 2013

Emma Goldman



8 Mart kadınlar günü yaklaşırken bu yazı, ünlü anarkofeminist Emma Goldman'ın hakkındaki bilgilerimizi anımsamak için derlenmiştir. Emma Goldman'ın biyografisine geçmeden önce, cinsiyet siyasetini anarşizmle birleştirmesiyle hatırlanan, siyasi çözümün cinsiyetler arasındaki eşitsiz ve baskıcı ilişkilerden kurtulmak için yeterli olmadığını, değerlerin, özellikle de kadınların kendi aralarında muazzam bir şekilde değişmesi gerektiğini dile getirdiği yazılarından alıntılarla başlayacağım.

"Halk her gün yeni oyuncaklara sahip olması gereken şımarık bir çocuğa benziyor. Ancak renkli oyuncaklar haline getirildiğinde, kısacık, ilgileniyor önüne getirilenle. Beyaz köle ticaretine yükseltilen "ahlakçı" haykırış da böyle bir oyuncak. Kadın ticareti yeni oluşmuş bir durum değil. Sebebi ise sömürüdür. Düşük ücretli emek sayesinde sömüren, böylece binlerce kadını fuhşa sürükleyen kapitalizmdir. Haftada bir kaç şilinge çalışmak yerine fuhuş tercih etmek zorunda bırakılıyor kadınlar. Reformcular bu gerçeğin gayet farkındalar ancak olayın kökenine inmektense ikiyüzlülük oyunu oynamak ve incinmiş ahlak pozları atmak çok daha karlı bir yol onlar için.
"Varolan koşulların iyileştirilmesine ancak, fahişenin yasal ve ahlaki yönden izini sürmekten kendini kurtarmış, eğitilmiş bir kamuoyu katkıda bulunabilir. "
" Din tarihini inceleyen her kafası çalışan insanın bildiği gibi, fuhuş din kökenlidir. Yüzyıllarca bir utanç değil erdem olarak korunmuş ve beslenmiş, tanrıların kendilerince bile bir erdem olarak selamlanmıştır. "
"Evlilik genellikle iktisadi bir düzenlemedir; Kadına bir sigorta poliçesi, erkeğe küçük bir oyuncak ve kendi türünü sürdürme aracı sağlar. Aslında evlilik, kadını bir parazit, bağımlı ve çaresiz bir hizmetkâr hayatına hazırlarken, erkeğe bir insanın hayatı üzerine ipotek hakkı verir. Sigorta poliçesinden tek farkı daha bağlayıcı olmasıdır. Sağladığı getiri ise yok denecek kadar azdır. Evlilik sigortası kadını hayat boyu bağımlılığa, asalaklığa, hem bireysel hem de toplumsal olarak mutlak yararsızlığa mahkûm eder.'' 
''Özgür aşk? Sanki aşk özgürden başka bir şey olabilirmiş gibi. İnsanoğlu beyni satın aldı ama dünyanın bütün milyonları aşkı satın almayı başaramadı. İnsanoğlu bedenleri tutsak etti ama yeryüzünün bütün iktidarı aşkı tutsak etmeyi başaramadı. İnsanoğlu koca koca milletleri fethetti ama bütün ordularını bir araya getirse yine de aşkı fethedemezdi.İnsanoğlu ruhu zincire vurdu, zindana kapattı ama aşkın önünde çaresiz kaldı.Dünyanın en zengin insanı bile olsa eğer aşk ona yüz vermezse insanoğlu yoksul ve üzgün olacaktır.Aşkın büyük gücü bir dilenciyi kral yapmaya yeter.Aşk özgürdür ve özgürlükten başka hiç bir ortamda yaşayamaz.Yeryüzündeki tüm mahkemeler bir araya gelse, bir kez kök salmış aşkı toprağından söküp çıkaramaz. Bir gün gelecek, büyük güçlü ve özgür erkeklerle kadınlar, bir dağın doruğuna tırmanıp orada, aşkın altın ışıkları altında birbirlerinden almaya, vermeye, birleşmeye, hazır olarak buluşacaklar. Böylesine bir gücün, erkeklerin ve kadınların hayatlarına neler katabileceğini yaklaşık olarak bile kestirebilmek bugünkü hayal gücümüzü ve şiir dehamızı aşıyor. Eğer günün birinde gerçek arkadaşlığa ve iki kişinin tekliğine tanık olunacaksa, onları yaratan evlilik değil aşk olacaktır."
"ilk olarak, kendilerini bir seks metası olarak değil, kişilik (sahibi bireyler) olarak değerlendirerek. İkincisi, kendi bedeni üstünde kimsenin hak iddia etmesini kabul etmeyerek; tanrı, devlet, toplum, koca, aile vb. 'nin hizmetkârı olmayı reddederek; kendi yaşamını daha basit, ancak daha derin ve zengin yaparak. Yani, tüm karmaşıklıklarıyla yaşamın anlamı ve içeriğini kavramayı deneyerek, kendini kamusal görüşün ve kamusal kınamanın (dışlamanın) korkusundan kurtararak. Kadını seçim sandıkları değil, ancak anarşist devrim özgürleştirecektir; anarşist devrim onu dünya'da daha önce görülmemiş bir güç, özgür erkekler ve kadınların oluşmasını sağlayacak kutsal ateşten bir güç haline getirecektir."
27 Haziran 1869'da, Rusya kontrolündeki Kaunas, Litvanya'da bir Yahudi gettosunda doğdu. Emma daha 13 yaşındayken ailesi ile birlikte St. Petersburg'a taşındı. Kısa bir süre sonra II. Aleksander'ın öldürülmesiyle başlayan siyasi kargaşa ve baskıdan Yahudiler de etkilendi ve katliamlara maruz kaldı. Aile bu karışık ortamda maddi sıkıntılar yaşadı ve Goldman, okulu bırakmak zorunda kalarak bir fabrikada çalışmaya başladı. İlk kez devrimci düşüncelerle burada karşılaştı, ayrıca Çernişevski'nin "Ne Yapmalı?" adlı eserinden çok etkilendi ve bu ileride oluşacak olan anarşist düşüncelerinin temelini oluşturmaya başladı.

15 yaşında babasının onu evlendirme fikrine karşı çıktı ve 17 yaşında ailesinin isteği üzerine kız kardeşi Helena ile birlikte ABD'ye göç etti. Burada bir tekstil fabrikasında birkaç yıl çalıştı.4 Mayıs 1886'da Chicago'daki Haymarket Meydanı'nda anarşistler tarafından örgütlenen bir mitingde bir polis grubunun içine bomba atılmasının ardından beş anarşistin tutuklanması ve "anarşist oldukları için" dördünün idam edilmesi, birininse idamından hemen önce kendi hayatına son vermesi oldu. 

Bu olaylar sadece bir kuşağın vicdanını şekillendirmekle kalmadı; Emma Goldman'ın köklü bir dönüşüm geçirmesine de yol açtı. Haymarket olaylarından* sonra anarşişt fikirlere karşı ilgisi artı.1887'de yine fabrika işçisi olan Jacob Kersner ile evlendi. Fakat anarşist harekete girişi ile bu evliliği kısa sürdü. Ailesi ve kocasını terk ederek önce New Haven, Connecticut'a sonra New York City'ye gitti.

Burada almanca olan anarşist bir gazetenin yöneticisi olan Johann Moss ile arkadaş oldu. Moss onu konferans turnesinde görevlendirdi ve sekiz saatlik iş günü kampanyasının yetersizliğinden bahsetmesini istedi. Kapitalizmin tamamen yıkılmasının, talep edilmesi gerektiğini savundu. Sekiz saatlik işgünü kampanyası yanlızca bir saptırmaydı.Goldman halk toplantılarda bu mesajı hakkıyla aktardı.Ancak, Buffalo'da yaşlı bir işçi şu soruyla ona meydan okudu; "Onun yaşındaki bir adam ne yapacaktı? Muhtemelen kapitalizmin yıkılmasını göremeyeceklerdi. Nefret edilen işten belki bir iki saatlik kurtuluşu da elde edemezler miydi?"

Bu yıllarda eylemli propaganda düşüncesini destekledi ve ABD'deki anarşist hareketin önemli figürlerinden olan Alexander Berkman ile tanıştı. Beraber yaşamaya başladı. 1892'de de Berkman ile birlikte çelik grevi sırasında, fabrikadan attığı işçilerin yerine 300 grev kırıcıyı almaya niyetlenen fabrika müdürü Henry Clay Frick'i suikast planları yaptı, silah satın almak için gerekli parayı kazanmak amacıyla on dördüncü caddede fahişelik yapmaya karar verdiyse de bunu asla yapamayacağını anladı ve sonunda kız kardeşinden borç aldı.Fakat plan başarısızlıkla sonuçlandı. Henry Clay Finch yaralanarak kurtuldu. Berkman 22 yıl hapse mahkum edildi. Başarısız suikast girişiminden sonra Berkman'ı savunmak için elinden geleni yaptı, fakat bu girişimleri devletin,ona karşı cephe almasına yol açtı.


"İş isteyin. Eğer iş vermezlerse, ekmek isteyin. Eğer ekmek vermezlerse, ekmeğinizi alın." söylemi ile işçileri kışkırttığı için 1893 yılında tutuklandı ve 1 yıl tutuklu kaldı. Emma Goldman, ilerleyen yıllarda, "doğum kontrolü" hakkında bilgilendirici dökümanlar dağıttığı için hapse atıldı; fakat hayatı boyunca altı kez hapse atılan Emma Goldman en uzun cezayı Askerlik Karşıtı Liga'nın kuruluş faaliyetlerine katıldığı ve Birinci Dünya Savaşı'na karşı yürüyüş düzenlediği için aldı. Berkman ile birlikte 1917'de zorunlu askerliği engellemek için komplo kurmaktan tutuklandı ve 2 yıla mahkum edildi. Bunun ardından Amerikan vatandaşlığından çıkarıldı ve 1919'da Rusya'ya sürgün edildi. 

Sınırdışı edilmesinin olumlu yanı ise, Rus devrimine ilk elden tanıklık yapabileceği Rusya'ya serbest bir bilet almış olmasıydı. Goldman, 1.Enternasyonal'deki anarşist ve komünist ayrılığına rağmen, Rusya'ya vardığında Goldman Bolşeviklerin tarafında yer aldı.Devrim arşivleri için belge toplamak üzere ülkeyi dolaşırken tanık olduğu politik baskı, zorunlu çalışma ve bürokrasi gibi nedenlerden dolayı Bolşeviklere duyduğu yakınlığı yitirdi ve Mart 1921'de ayaklanan Kronştad'lı denizcilerin ayaklanmasının Kızılordu ve Troçki'nin saldırısına maruz kalarak kanlı bir şekilde sonuçlanması sonucu Aralık 1921'de Rusya'yı terk eden Goldman bulgularını iki çalışmada ortaya koydu "Rusya'daki Hayal Kırıklığım"** ve "Rusya'daki İlave Hayal Kırıklığım"**. şöyle diyordu; "tüm tarih boyunca otorite, hükümet ve devlet, daha önce bu kadar içsel olarak statik, gerici ve hatta karşı-devrimci olmamıştı. Kısacası, devrimin bizzat anti-tezi.''

Rusya’da geçirdiği zaman, onun amaç aracı haklı çıkarır şeklindeki eski inancını yeniden değerlendirmesine yol açtı. Goldman şiddetin toplumsal dönüşüm sürecinin de zorunlu bir şeytanlık olduğunu kabul ediyordu. Ancak, Rusya'daki deneyimi onu bir ayrım yapmaya zorladı."Geçmişte her büyük siyasi ve toplumsal değişimin şiddeti gerektirdiğini biliyorum... Ancak bir çarpışma sırasında savunma aracı olarak şiddete başvurmak bir şey. Terörizmi bir ilke haline getirmek, onu kurumsallaştırmak, ona toplumsal mücadelede en hayati yeri vermek bambaşka bir şey. Böylesi bir terörizm karşı-devrimi besler ve sonuçta kendisi giderek karşı-devrim haline gelir. Rusya’dan ayrılan Goldman ve Berkman'ın Amerika'ya dönmelerine izin verilmedi. Berkman Fransa'ya, Goldman ise İngiltere'ye yerleşti. Burada kaldığı süre içinde Bolşevikleri eleştirdiği için tepki gördü. 1925'te Welshli yaşlı bir maden işçisi sınır dışı edilebileceğini işittiği Goldman'a anlaşma evliliği teklif etti. Bu sayede Goldman pasaport çıkartarak Fransa ve Kanada seyahatine çıkmayı başardı. 1931'de iki ciltlik Hayatımı Yaşarken isimli otobiyografisini yazdı. 1934'te Birleşik Devletler'de bir konferans turu yapmasına izin verildi 

Emma Goldman'ın anarşizm mücadelesiyle dolu yaşamının son yıllarında yaşadığı en büyük deneyim oldu. Berkman'ın intihar etmesi ve faşizmin yükselişiyle sarsılan Goldman, 1936'da, 67 yaşında mücadeleye katılmak için Barcelona'ya gitti.Liberter gençlerin gösterisinde şöyle diyordu; "Devriminiz, anarşizmin kaosu temsil ettiği sanısını ebediyen yıkacaktır". 1937'de cnt-fai'nin koalisyon hükümetine katılmasını ve savaş çabası uğruna komünistlerin gücünü arttıracak tavizler vermesini onaylamadı. Ancak anarşistlerin hükümete katılmasını ve askerileşmeyi kabul etmesini kınamayı reddetti, çünkü bunun alternatifinin o dönemde komünist bir diktatörlük olduğunu hissediyordu.CNT-FAI ile birlikte çalıştı; bültenlerinin İngilizce baskısını yaptı ve onların davasını İngiltere'de savunma görevini üstlendi.

1940'ta Kanada'nın Toronto kentinde felç geçiren Emma Goldman bundan üç ay sonra, 14 Mayıs 1940'ta hayata veda etti. Cesedi, Haymarket olaylarının ardından idam edilen ve ona ilham kaynağı olan anarşistlerin mezarlarının yakınına gömüldü.

*Haymarket Olayı:1886'da Şikago'da toplanan Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu, 8 saatlik işgünü için 1 Mayıs'ı grev ve 8 saat uygulamasını fiili olarak hayata geçirme günü olarak belirledi.1 Mayıs 1886'da, grev ve gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Siyahlar ve beyazlar arasındaki dayanışma da o gün en yüksek noktaya ulaştı.Grev ve gösteriler, 1 Mayıs'tan sonra da sürdü. İşçilerin çoğu 3 Mayıs'ta sokaklara çıktılar. McCormick'e ait fabrikadan atılan ve grevde olan işçiler de miting yaptılar. Miting sona ermek üzereyken McCormick fabrika düdüğünü çalarak, içerdeki grev kırıcıları dışarı çıkarttı. Grev kırıcıları protesto etmek için bir grup işçi fabrikaya yöneldi. İşçilere ateş eden polis, 4 işçinin ölmesine, onlarcasının yaralanmasına neden oldu.Bu saldırıyı protesto etmek için 4 Mayıs'ta Haymarket Alanı'nda miting düzenlendi. Miting tam dağılırken, kürsünün önüne, nereden geldiği belli olmayan bir bomba atıldı. Hemen polisin önünde patlayan bomba nedeniyle 7 polis öldü, 69'u ise yaralandı. Yüzlerce işçi asılsız ithamlarla tutuklandı.1889`da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada Birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmasına karar verildi.


**Stockholm’de başlayıp Almanya’da bitirdiği Rusya üzerine esas kitabı olan My Two Years in Russia’yı (Rusya’daki İki Yılım) yayımlanması için Amerika’daki yayımcılara yolladı. Ne var ki, Emma Goldman’ın kitabı Amerika’da hem değişik bir adla, hem de eksik basıldı. Emma Goldman, bunu Hayatımı Yaşarken adlı hatıratının 2. cildinde şöyle anlatır:

“Amerika’da yayınlanan kitabımın son on iki bölümü basılmamış ve ismi de değiştirilmişti. Son bölümler ve özellikle belirleyici olan Sonsöz basılmadığından, içeriğinden çok şey yitirmişti. Kitabın adı olan My Disillusionment in Russia (Rusya’daki Hayal Kırıklığım) okuyucuda, benim, Komünist Devlet’in sahte-devrimci yöntemlerinden dolayı hayal kırıklığına uğradığım değil, Devrim’den hayal kırıklığına uğradığım izlenimini yaratıyordu. Kitabın asıl ismi, “Rusya’daki İki Yılım” dı. Stella aracılığıyla gönderdiğim basın açıklamasında, elyazmalarımın kırpıldığını belirttim ve Harry Weinberger’e, yayıncılardan açıklama talep etmesini isteyen bir telgraf çektim. Bu sorun çözülünceye kadar satışın durdurulmasını istedim...
ALINTI