Friday, October 19, 2012

Eduardo Galeano'dan Haiti Dersleri

Galeano, "uygarlık tarihi"ni tersinden yazdığı son kitabı "Aynalar"da Haiti'nin özgürlük mücadelesini ve sömürülüşünü de anlatıyor: " İlk özgür ülke, gerçek anlamda özgür ülke Haiti olmuştur."
Eduardo GALEANO
Montevideo - BİA Haber Merkezi

Uruguaylı sosyalist yazar ve gazeteci Eduardo Galeano, son kitabı "Aynalar"da* "uygarlık tarihini", hep yapmayı sevdiği gibi, "tepetaklak" ediyor ve öyle anlatıyor. Bu kitap aynı zamanda, ayrımcılığın, baskıcı iktidarın ve özgürlük mücadelesinin tarihi. Türkiye 'de medya, Haiti'nin farkına ancak on binlerce kişinin öldüğü depremden sonra vardı. Galeano'nun kitabından Haiti'yle ilgili bazı bölümleri alıntılıyoruz.

Beyaz Lanet

Haiti'nin siyah köleleri Napolyon Bonapart'ın ordusuna esaslı bir şamar indirdiler. Ve 1804 yılında Özgürlerin bayrağı yıkıntılar üzerinde yükseldi.
Zaten Haiti en başından beri hep acılar çeken bir ülke olmuştu. Fransız şeker üretim sahalarına topraklar ve kölelerin kol gücü kurban edildi. Ardından da savaş felaketi nüfusun üçte birinin telef olmasına yol açacaktı.
Bağımsızlığın doğuşu ve köleliğin ölümü, siyahların kahramanları, dünyanın beyaz sahiplerine yönelik affedilmez aşağılamalar oldular.
Napolyon'un on sekiz generali isyancı adaya gömülmüşlerdi. Kan gölünde dünyaya gelen yeni ulus ablukaya ve yalnızlığa mahkum bir şekilde doğdu: hiç kimse ondan bir şey satın almıyor, hiç kimse ona bir şey satmıyor, hiç kimse onları tanımıyordu. Haiti, sömürgeci efendisine karşı sadakatsiz davrandığı için Fransa'ya devasa bir tazminat ödemek zorunda kaldı. Yaklaşık bir buçuk asır boyunca ödediği bu saygınlık günahının kefareti, diplomatik tanınmaya karşılık olarak Fransa'nın ona dayattığı bedeldi.
Onu resmen tanıyan başka bir ülke olmadı. Her şeyini ona borçlu olmasına rağmen Simon Bolivar'ın Büyük Kolombiya'sı bile onu resmen tanımadı. Oysaki Haiti Bolivar'a gemi, silah ve asker verirken, öne sürdüğü yegâne koşul onun kölelere özgürlüklerini vermesiydi, ama böyle dünce Kurtarıcı'nın kafasından geçmemişti bile. Bolivar bağımsızlık savaşını kazandı, ama bir süre sonra düzenlenen yeni Amerikan ulusları kongresine Haiti'yi davet etmeye karşı çıktı.
Haiti Amerikaların cüzamlısı olarak kalmayı sürdürdü.
Thomas Jefferson daha başından beri hastalığı o adada hapsetmek gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştu, zira orası kötü bir örnek teşkil ediyordu.
Hastalık, kötü örnek: itaatsizlik, kargaşa, şiddet. Güney Carolina'da yasalar, bütün Amerika kıtası tehdit eden kölecilik karşıtı coşkusunun bulaşma riskine karşı herhangi bir zenci denizciyi, gemisi limanda bulunduğu sürece, hapse atmaya olanak sağlıyordu.
Bu coşkuya Brezilya'da verilen isim Haiticilik idi.

Kölelik Birçok Kez Öldü

Herhangi bir ansiklopediyi aç. Köleliği ilk kaldıran ülke hangisi olduğuna bak. Ansiklopedinin vereceği yanıt bellidir: İngiltere.
Gerçekten de, dünya köle ticareti şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Britanya İmparatorluğu günün birinde, insan eti satışının artık eskisi kadar getirimli olmadığını anlayınca fikir değiştirir. Londra köleliğin kötü bir şey olduğunu 1807'de keşfetmiştir, ancak kararı yeterince ikna edici bulunmamış olsa gerek, otuz yıl sonra bunu ilk kez yinelemek zorunda kalır.
Fransız Devrimi'nin sömürgelerdeki kölelere özgürlüklerini verdiği de bir gerçektir, ancak ölümsüz diye adlandırılan özgürleştirici karar kısa süre sonra Napolyon Bonapart tarafından katledilerek öldürülmüştür.
İlk özgür ülke, gerçek anlamda özgür ülke Haiti olmuştur. Köleliği İngiltere'den üç yıl önce, yeni kazandığı bağımsızlığını kutlarken ve unutulmuş yerli ismini tekrar elde ederken, şenlik ateşlerinin aydınlattığı bir gecede kaldırmıştır.

Amerika Kıtasına Demokrasi Ekmenin Kısa Tarihi

1915'te Birleşik Devletler Haiti'yi istila etti. Robert Lansing hükümet adına yaptığı açıklamada, vahşi yaşama yönelik doğuştan gelen eğiliminden ve Medeniyete yönelik fiziki yetersizliğinden ötürü kendi kendini yönetme kapasitesine sahip olmadığını ifade etti. İşgalciler orada on dokuz yıl kaldılar. Vatanseverlerin lideri Charlemagne Péralte bir kapının üzerine çivilenerek çarmıha gerildi.

Siyah Olmak Yasak

Haiti ve Dominik Cumhuriyeti, Masacre [Katliam] adındaki bir nehirle ayrılan iki ülkedir.
Daha 1937 yılında böyle anılıyordu, ama nehrin adının bir kehanetin eseri olduğu daha sonra anlaşıldı: Dominik Cumhuriyeti tarafındaki şekerkamışı tarlalarında çalışan binlerce Haitili işçi bu nehrin kıyısında pala darbeleriyle katledildiler. Fare suratlı, Napolyon şapkalı Generaller generali Rafael Leonidas Trujillo, ırkı beyazlaştırmak ve hiç de saf olmayan kendi kanındaki şeytanı kovmak için siyahların katledilmeleri emrini verdi.
Dominikli gazetelerinin bu olaydan hiç haberi olmadı. Haiti gazetelerinin de öyle. Üç haftalık sessizliğin ardından, bir şeyler yazılıp çilince Trujillo olayın abartılmaması konusunda uyardı, zira ölenlerin sayısı on sekiz binden fazla değildi.
Uzun tartışmaların ardından ölü başına yirmi dokuz dolar ödeme yapıldı. (EG/SD/TK)

AYNALAR dan


Köle sahibi güneye karşı endüstrileşmiş kuzeyin savaşının galibi General Ulysses Grant, bu savaşın arkasından Birleşik Devletler başkanı olacaktı.

1875’te İngiltere basınının sorularına ise şöyle yanıt verecekti: İki yüzyıl içerisinde yerli sermayemizi koruma politikasından yeterince kazandıktan sonra, serbest ticareti de benimseyeceğiz.

Bu bakış açısıyla, 2075 yılında dünyanın en korumacı ulusu serbest ticareti benimseyecek.

***

Looty (Ganimet), Little Booty (Küçük Yağma) Avrupa’ya getirilen ilk Pekin köpekleri idi. Londra’ya 1860 yılında geldiler. İngilizler onları vaftiz etti çünkü onlar iki uzun afyon savaşının ardından Çin’den yağmalananların bir parçasıydı.

Viktorya, narko-trafik kraliçesi, uyuşturucuyu kurallarını dünyaya empoze etti. Çin, özgürlük adına, serbest ticaret adına uyuşturucu bağımlısı bir ulusa dönüştürüldü.

Yine özgürlük ve serbest ticaret adına, Paraguay 1870’te paramparça edildi. Beş yıllık savaşın ardından, bu ülke, ki Paraguay Amerika kıtasında hiçbir ülkeye tek sent borcu olmayan tek ülke idi, dış borç batağına saplanmıştı bile. Savaşın ardından harabeye dönmüş ülkeye ilk krediler Londra’dan geldi. Ülke, Brezilya’ya, Arjantin’e ve Uruguay’a inanılmaz tazminatlar ödemek zorunda bırakıldı. Katledilen ülke, kiralık katillerine para ödedi.

***
Haiti de büyük miktarlarda tazminat ödedi. 1804 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından enkaz halindeki yeni ulus bağımsızlık günahının bir bedeli olarak Fransa’ya bir yüzyıl boyunca servet ödedi.

***
Büyük işletmeler Birleşik Devletler’de ‘insan’ haklarına sahipti. 1886 yılında Yüksek Mahkeme özel şirketlerin ‘insan’ haklarını genişletti.

Birkaç yıl sonra işletmelerin ‘insan’ hakları savunusu adı altında Birleşik Devletler, dünyanın başka başka kıyılarında on ülkeyi işgal etti.

İlerleyen zamanlarda Anti-emperyalist Lig’in başkanı olacak olan Mark Twain, bu durum karşısında ABD’ye yeni bir bayrak önerdi: yıldızlar yerine iskeletler….

Başka bir yazar, Ambrose Bierce, bu fikri rötuşladı: “Savaş, tanrının bize coğrafyayı öğretme biçimidir.”

***

Toplama kampları ilk kez Afrika’da kuruldu. İngilizler, deneyi başlattı; Almanlar geliştirdi. Herman Goering babasının 1904’te Namibya’da denediği modeli Almanya’ya uyguladı. Joseph Mengele’nin öğretmeni Namibya toplama kampında ‘aşağı’ ırkların anatomisi üzerine çalışmalar yapmıştı. Gine ‘domuz’larının hepsi ‘aşağılık zenci’lerdi.

***

1936 yılında, Uluslararası Olimpiyat Komitesi, bir “küstahlığa” tahammül edemedi. 1936 Olimpiyatları, Hitler tarafından organize ediliyordu, Peru futbol takımı Avusturya’yı, Führer’in asıl memleketini, dört iki yenmişti. Olimpiyat Komitesi maçı iptal etti.

***

Hitler arkadaştan yoksun değildi. Rockefeller Şirketi, Nazi tıbbının ırkçı araştırmalarını finanse etti. Coca-Cola, Fanta’yı savaşın ortasında Alman pazarı için üretti. IBM, Yahudilerin tanınmasını ve sınıflandırılmasını mümkün kıldı, ki bu delikli kartlar sisteminin (perfore kağıtlar) büyük ölçekli kullanımı konusunda ilk kahramanca hamle idi.

***

1953 yılında, Komünist Almanya’da işçilerin protestoları patlak verdi.

İşçiler, sokakları işgal ettiler ve Sovyet tankları onları susturmak için ülkeyi işgal etti. Ardından Bertold Brecht şunu önerdi: “Hükümet halkı tamamen yok etseydi/fesh etseydi ve yeni bir halk seçseydi daha kolay olmaz mıydı?”

***

Pazarlama organizasyonlarında hedef kamuoyuydu. Yalanlar söylenerek, tıpkı arabaların satıldığı gibi savaşlar da satıldı.

1964 yılında Birleşik Devletler, Tonkin Körfezi’nde iki ABD gemisine saldırdığı gerekçesiyle Vietnam’ı işgal etti. Savaş, yığınlarca Vietnamlıyı yok ettikten sonra, Savunma Bakanı Robert McNamara, Tonkin saldırısının aslında hiç gerçekleşmediğini açıkladı.

Kırk yıl sonra, tarih Irak’ta tekrar edecek/ettirilecekti.

***

Birleşik Devletler’in Irak’a medeniyet götürmesinden binlerce yıl önce evrensel tarihin ilk aşk şairi bu ‘barbar’ topraklarda yetişecekti. Kil tabletlere Sümerce yazan şair, bir tanrıça (İnanna-Sümer mitolojisinde aşk ve hayat tanrıças-ç.n) ile çobanın mücadelesini destanlaştırıyordu. İnanna, bir ölümlü gibi bir gece aşık oluvermişti. Dumuzi (Tammuz-çoban kral) gece sürdükçe ölümsüz olarak kaldı.

***
Paradokslar arasında gezelim ve paradoksları kışkırtmaya devam edelim:

Aleijadinho, Brezilya’daki en çirkin adam, Amerika sömürge çağının en güzel heykellerini yaratmıştır.

En büyük caz gitaristlerinden çingene Django Reinhardt’ın sol elinde yalnızca iki parmağı vardı.

Grimod de la Reynière’nin, Fransız mutfağının büyük şefinin, elleri yoktu. O, demir kancalarla yazıyor, yiyor ve pişiriyordu.
*Eduardo Hughes Galeano, Uruguaylı ünlü bir gazeteci, yazardır. Galeano'nun, Latin Amerika'nın Kesik Damarları da dahil pek çok kitabı birçok farklı dile çevrilmiştir. Yazı, Galeano'nun son kitabı Aynalar'dan ikinci seçmelerdir. İlk seçmeleri 'Yürüyen Bir Paradoks' adı altında daha önce çevirmiştik.
 
ATILIM